Türkiye’de vergi sistemi büyük ölçüde vergi mükelleflerinin vergi matrahlarını kendilerinin beyan etmesi esasına dayanır. Beyanın doğruluğunun vergi idaresince denetlenmesi de sistemin gereğidir. Mükelleflerin vergi matrahlarını –ödeyecekleri vergiyi doğru olarak belirleyebilmeleri için Vergi Usul Kanunu’nda öngörülmüş defterlerin tutulması, ispatlayıcı belgelerin düzenlenip verilmesi ve alınması, vergi denetimine imkan vermek üzere kanunda öngörülen sürelerle saklanması yine sistemin gereğidir.
Vergileme ile ilgili defter ve belgelerin saklanması ile ilgili hüküm Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 253’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre,” Bu kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle düzenleyerek verdikleri ve aldıkları belgelerin bir örneğini, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.”
Defter ve belgelerle diğer kayıtların ibraz mecburiyeti
VUK’un 256’ncı maddesine göre, defter ve belge düzeni ile ilgili maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257’nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu zorunluluk Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanun’un 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir.
Gizleme suçunun işlenebilmesi için
- Defter ve belgelerin Vergi Usul Kanunu kapsamında tutulma, düzenleme, muhafaza ve ibraz zorunluluğunun olması,
- Defter ve belgelerin varlığının sabit olması,
- Defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili memurlar tarafından yazıyla istenmiş olması,
- İbrazın vergi incelemesi amaç ve kapsamında istenmiş olması,
- İbraz talebinin muhafaza ve ibraz süresi içinde yapılmış olması,
- İbraz edilmeme halinin haklı bir nedene dayanmaması veya mücbir sebepten kaynaklanmaması,gerekir.
Suçun Faili
Usulüne uygun olarak istenmiş olmasına rağmen defter ve belgeleri ibraz etmemek sorumlu tutulacak olanlar gerçek kişi mükellefler ile tüzel kişiliği haiz mükelleflerde şirket temsilcileri, vergi mükellefi olmakla birlikte tüzel kişiliği olamayan dernek, vakıf ve cemaat gibi kuruluşlarda bunları idare edenlerdir. Defter ve belgeleri muhafaza ve ibraz yükümlülüğü vekalet akdiyle başkalarına devredilemez. Küçük ve kısıtlıların vergi mükellefi olması halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri vasıtasıyla yerine getirileceğinden muhafaza ve ibraz yükümlülüğü de kanuni temsilcilerdedir. Adi ortaklıkta ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından ortakların tamamı muhafaza ve ibraz etmekten sorumludur. Ayrıca defter ve belgelerin mükellefin muhasebecisinde olması ve vermemesi gibi gerekçeler, mükellefin defter ve belgeleri ibraz yükümlülüğünü kaldırmaz. Tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kuruluşlarda ibraz ödevi suç tarihi itibariyle tüzel kişiliğin temsilcisi ya da kuruluşları idare edenlerdir. Mükellefin ölümü halinde defter ve belgelerin ibraz yükümlülüğü, defter ve belgeler kendilerine fiilen intikal etmiş olduğu halde, miras kabul eden ancak, kendisinden istenen defter belgeleri ibraz etmeyen mirasçılardır.